Yozgat Mânilerinde Gülmece

          Mâniler,   halk  duyuş   ve   düşüncesini   en   kısa   yoldan   anlatmayı   sağlayan  kültür ögeleridir. Yaratıcısı kadınlar olan mânilerimiz, halk kültürünün önemli bir yapı taşıdır. Anadolu kadını, gücü yetmediği durumlarda, yarattığı mânilerle sorunlarını dışa vurmuş; böylece iç dünyasını boşaltıp rahatlamaya çalışmıştır. Bu arada ince nüktelerle, taşlamalarla süslediği mânilerle halk kültürüne bir renk katmıştır.

        Yozgat   ili,    mâni   yönünden   oldukça   zengindir.     Kent   ve   yöresinden  derlenmiş, birbirinden güzel yüzlerce mâni vardır. Bunların her biri ince halk zekâsıyla bütünleşip yoğrulmuş kültürel ürünlerdir.

         Yozgat    mânilerinin    ana    temalarının   başında    “kaynana”   gelir.   Kaynana  Yozgat kültüründe önemli bir yere sahiptir. Yalnız Yozgat kültüründe mi? Değil, kuşkusuz. Kaynana tüm Türkiye’de önemli bir olgudur. Toplumsal bir olgu olan gelin-kaynana çatışması mânilerin temelini oluşturur.

          Oğlan    anasının    en    büyük    düşü,   oğlunun    mürüvvetini    görmektir.   Ana   bir  yandan bunu düşünürken bir yandan da oğlunu bir başkasıyla paylaşmanın korkusunu yaşamaktadır. Öyle ya, ya oğlu evlendikten sonra kendisini boşlarsa, unutup dışlarsa?… Hep bu kaygı vardır yüreğinde oğlan anasının.

         Gelin  adayının  da  aklında  hep  kaynana  kaygısı  egemendir.  Çünkü  Yozgat’ta, özellikle de köylerde gelin, genellikle kaynana evinde kalır. Durum böyle olunca birtakım sorunların çıkması kaçınılmazdır. Ama Anadolu kültüründe büyüğe saygı egemendir. Onlara karşı gelinmez, söz söylenmez. O zaman ne yapsın gelin, duygularını nasıl açığa vursun?… O da gider çeşme başında su doldururken, derede çamaşır yıkarken, burçak yolarken, nişan ya da düğünlerde arkadaşlarıyla eğlenirken hemcinslerine yakınır, kaynanasıyla ilgili sorunlarını anlatır. Kimi zaman hırsını alamaz, duygularını en acımasız biçimde dizelere döker:

Kaynanamı nitmeli
Merdivenden itmeli
Kaynar sacın üstüne
Tavuk gibi itmeli
***
Kazandaki iç bakla
Mevlam yârimi sakla
Azrail gelir isen
Önce kaynanam yokla
***
Tereğe fincan koydum
İçine mercan koydum
Kaynanamın adını
Kuyruklu sıçan koydum
***
Kayadan ot yolarım
Parmağıma dolarım
Çok söylenme kaynana
Saçın başın yolarım

Gelin, bazen de kaynanasını en yakınıyla vurur:

Çarşıda hedik kaynana
Dişleri gedik kaynana
Oğlun neler getirmiş
Sensiz yedik kaynana

     Yozgat  kadını  yavuklusundan  bağlılık  bekler. Onun kendisi dışındakilerle ilgilenmesinden hoşlanmaz. Bir başkasına bakışından bile rahatsız olur. Hele yâr üstüne yâr sevmişse hiç dayanamaz, saldırır var gücüyle:

Peşkir attım sicime
Güvenme el piçine
Yâr üstüne yâr sevmiş
O gidiyor gücüme

Bazen daha umursamaz, kendi kendini teselli edip boş vermiş görünür:

Kuşburnunu kuş oymaz
Oysa da karnı doymaz
Yâr üstüne yâr sevmiş
Kulağım bile duymaz

          Yozgat  kadınının  hayalindeki  yavuklu  selvi  boylu  ve  kara   yağızdır.    Gözleri   ve  kaşları kömür karasıdır. Hep böyle düşler, böyle bekler. Umduğunu bulamayınca da mâni silahına sarılır ve saldırıya geçer:

Leblebi koydum tasa
Doldurdum basa basa
Her huyun iyi ama
Azıcık boyun kısa

       Yozgat   kadını   yavukluları  birbirinden  ayıranlardan  hiç  hoşlanmaz.  Böyle  bir durumla karşılaşınca da hemen tepki verir:

Ak üzüm parmak gibi
Sevdiğim kaymak gibi
Beni yârdan ayıran
Devrilsin kavak gibi

         Varsıllık  (zenginlik)  da  önemlidir  Yozgat  kadını  için.    Kim  kendini  isteyenin  varsıl olmasını istemez ki?… Ama çoğu zaman umulan gerçekleşmez. Beğenmezlik ince bir alayla dökülür dizelere:

Ambarı var, unu yok
Bıçağı var, kını yok
Bana dünür salanın
Bacağında donu yok

Hatta bir memur bile kesmez kimi zaman:

Masa üstünde pekmez
Al yanaktan kim öpmez
Senin aldığın maaş
Benim süsüme yetmez

Bazen iyice acımazlaşır:

Karşıda kara çalı
Kararıp durma çalı
Ben sana varır mıyım
Sümüklü sıracalı

        Mala   mülke   önem   vermeyen,   mutluluğu   parada  pulda   görmeyenler  de   çoktur kuşkusuz. Onlar da bir başka dökerler duygularını:

Entarisi hareden
Su doldurur dereden
Yiğidim yiğit olsun
Malı verir yaradan

       Zaman  zaman  Yozgat  erkeği  de  mâniler   yaratmıştır.   Acımasız  saldırıla r karşısında kıvranan, parasal sorunlar yaşayan, başlık parasından bunalan Yozgat erkeği de karşı saldırıya geçer. O da gülmece ögelerini ustalıkla kullanır mânilerde. Sevgisine karşılık bulamadığı kızlar için şöyle der:

Elma attım karşıya
Yuvarlandı çarşıya
Şu Yozgat’ın kızları
Birer tabak turşuya

          Onlarda bir kusur bularak kendini rahatlatır:

Şu Yozgat’ın kızları
Çakır ela gözleri
Sakın güzel sanmayın
İlaçlıdır yüzleri

Bazen de hızını alamaz, öfkesini doruğa çıkarır:

Tefe vur, sesi çıksın
Başından fesi çıksın
Yozgat’tan kız alanın
Aklında baba çıksın

         Kuşkusuz   içten  gelmeyen,    anlık   öfkelerle   söylenmiş   mânilerdir    bunlar.   Ama  her biri ince nüktelerle doludur.

Yozgat delikanlılarının kızlarla ilgili övgü dolu mânileri de çoktur:

Su gelir millendirir
Çayırı çimlendirir
Şu kızın kaşı gözü
Ahrazı dillendirir
***
Ay doğar elek gibi
Gün doğar melek gibi
Şu Çandır’ın kızları
Turfanda kelek gibi

        Şimdilik   bu  kadar  mâni  esintisi  yeter.   Bir  başka  gün,   bir   başka  mâni   esintisiyle yeniden buluşmak üzere hoşça kalın.

Yorum bırakın