Fıkralar 3

SOSYAL MEDYADAN DERLENEN FIKRALAR

          

ALEN DE, ALENEK (*)

Dolmuşta bir bayan,

 ―Şoför bey, uygun bir yerde inebilir miyim, demiş.

Şoför yanıt vermiş:

― Ne yalvarıyon abla? Alen de alenek.

          (*) alenmek: Durmak

 

BİZ YOZGATLIYIH

Öğretmen sınıfta sınav yapıyormuş. Çocuğun birine sormuş:

 ―Oğlum, senin niye silgin yok?

Çocuk yanıt vermiş:

―Hocam, biz Yozgatlıyıh. Bizde yanlış olmaz.

 

EKMAANEN YE, EKMAANEN

        Yozgat’ta  bir  gün bir kadın yanına çocuğunu da alarak tarlaya çalışmaya gitmiş. Bir zaman sonra çocuk acıkmış. Annesi ona karnını doyurması için süt ile ekmek vermiş. Çocuk bunları yerken sütün kokusuna bir yılan gelmiş. Çocuk, yılanı fark etmiş; ama sesini çıkarmayıp onu izlemiş. Yılan süte uzanıp içmeye başlamış. Bunu gören çocuk öfkelenip elindeki kaşıkla yılanın kafasına vurarak,

 — Ekmaanen ye, ekmaanen, demiş.

 

G HARFİYLE BAŞLAYAN ÜÇ HAYVAN ADI

Komutan bir gün askerlere bir soru sormuş:

―Bana “g” harfiyle başlayan üç hayvan adı söyleyin.

Askerlerden biri,

―Geyik, demiş.

Bir diğeri,

―Goril, demiş.

          Üçüncüyü bir türlü bulamamışlar. Orada bulunan Yozgatlı bir asker çıkıp demiş ki:

          ― Bundan kolay ne var komutanım? Hemen üçünü birden sayayım: gurt, goyun, geçi.

         

 NAMAZI KILINMIŞ, ORUCU TUTULMUŞ

         Mustafa   Onbaşı;   bön,   80’lik  bir  ihtiyar.  Namazını   kılıp   orucunu  tutmaz.  Bundan rahatsızlık duyan köylüler, misafir olarak bulunan Paşaköy’lü Hafız Yakup Efendi’ye, “Köyümüzde bir ayağı ahrette, bir ayağı dünyada 80’lik Mustafa onbaşı isminde bir ihtiyar var. Alnı daha secdeye gelmedi, namazını kılıp orucunu tutmaz. Bir nasihatta bulunsanız da namazını kılsa orucunu tutsa.” derler.

          Mustafa   Onbaşı   odaya   gelince   hoş   beşten   sonra   Yakup   Efendi   onu  okşayarak konuya girmek için  askerlik hatırasını anlatmasını ister.

          Mustafa  Onbaşı  93  Harbi  hatıralarını anlatırken sıra bir süngü muharebesine gelince birden bire, o günkü duyduğu heyecanla maşayı kaptığı gibi hayali düşmana, “Allah!” der, saplar; “Allah” der, saplar. Saçlar dikelmiş, ağzı köpükle yığılmış kendinden geçkin bir vaziyette yerine oturunca durumu heyecanla izleyen Yakup Efendi, cemaate dönüp der ki: “Ey cemaatimüslümin! Mustafa Onbaşı’nın üzerine varmayın. Onun namazı da kılınmış, orucu da tutulmuş.

 Alıntı: Yılmaz Göksoy

 

SORUYA SORUYLA KARŞILIK VERMEK

Yozgatlıya sormuşlar:

―Siz niye soruya soruyla karşılık veriyorsunuz?

Yozgatlı yanıtlamış:

―Nöracaan?.. (*)

(*) nöracaan: Ne yapacaksın.

 

TEPKİ

Bir Bahadınlı, Salur Köyü’ne giderken yolda dilekte bulunur:

—Tanrı’m ürünüm bol olsun, çocuklarımın rızkı bol olsun!

       Bu  arada  Bahadınlı,  apansız  tökezleyip  yüzüstü  yere uzanır. Kalkar,  etrafına bakınır, kimse yok. Tepkisini dile getirir:

— Behey Tanrı, vermeyeceksin vermemeye de, itekleme bari!..

Kaynak: Bektaş Tosun

 

YOZGATLININ SOĞUK HAVA DEĞERLENDİRMESİ

Yozgatlıya demişler ki:

 ― Soğuk havayla ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?

Yozgatlı,

         ― Tabii, demiş:  -10 Hava soğuk. -20: İyi soğuk. -30: Anöö, anayın babayın aşını içiyim; bu naadder (*) soğuk la?..

(*) neadder: Ne kadar.

Yorum bırakın